Rahmetiyle her şeyi kuşatan Allah-ü Teâlâ’ya hamd-ü senâlar olsun. Allah’ım! Habib-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem Efendimiz Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) ve O’nun âlile ashabına salât ve selâm eyle.

Feridüddîn-i Attâr Hazretleri (k.s.) “Tezkiretü’l Evliyâ” isimli eserinde şöyle anlatır:

“Naklederler ki Haccâc’ın adamları Hasan-ı Basrî’yi (k.s.) takip ediyor, o da onlardan kaçıyordu. En nihayetinde Habîb-i Acemî’nin (k.s.) zaviyesine sığındı. Muhafızlar gelip Habîb’e (k.s.):

– Hasan nerede, diye sordular. Habîb-i Acemî (k.s.):
– Zaviyededir, deyince muhafızlar içeri daldılar. Hasan-ı Basrî’yi bulamayınca dışarı çıktılar ve Habîb-i Acemî’ye:
– Haccâc’ın yaptığı muameleye müstehaksınız, zira hepiniz yalan söylüyorsunuz! dediler. Habîb (k.s.) ise:
– Hasan oradadır. Eğer siz onu göremediyseniz, ben ne yapayım, diye karşılık verdi. Bunun üzerine muhafızlar tekrar içeriye girip, etrafı sıkıca tekrar aradılar. Fakat yine bir şey bulamayınca çıkıp gittiler. Onların ardından Hasan-ı Basrî (k.s.) zaviyeden çıktı ve:
– Ey Habîb! Neden üstad hakkını gözetmeyip yerimi onlara gösterdin, dedi.
– Ey üstad! Benim doğru konuşmam sayesinde kurtuldun. Eğer yalan söylemiş olsaydım, her ikimiz de helâk olurduk, diye mukabele etti. Hasan-ı Basrî (k.s.), Habîb-i Acemî’nin (k.s.) muhafızların onu görmemesi için ne okuduğunu sorunca Habîb (k.s.):
– On kere Ayetü’l-kürsî, on kere Amene’r-rasûlü, on kere de İhlas Sûresi’ni okudum ve dedim ki: “İlâhî! Hasan’ı sana ısmarladım, onu muhafaza buyur!”

***

Yine aynı eserden rivayetle:

“Naklederler ki bir genç, fesat ve zevk u sefa düzenlemekle meşgul olurdu. Bir gün kölesine 4 akçe verip, meclise mezelik almasını emretti. Köle, yolda giderken Mansûr b. Ammâr’ın (k.s.) meclisine uğradı. “Biraz durup ne söylediğini anlayayım.” diye düşündü. Mansûr b. Ammâr (k.s.), bir fakir için bir şey istiyor ve:

– Dört dua yapmam karşılığında bana 4 akçe verecek biri var mı içinizde, diyordu. Köle:
– Bundan daha iyi bir şey yoktur, deyip elindeki 4 akçeyi ona takdim etti. Mansûr (k.s.):
– İstediğin dua nedir, diye sordu.
– İlk olarak âzât olmam için; ikinci olarak Hak Teâlâ’nın efendime tövbe nasip etmesi için; üçüncü olarak elimden çıkan 4 akçenin bedeli ile iade edilmesi için; dördüncü olarak da Allah’ın (celle şânühu) sana, meclisinde bulunanlara, bana ve efendime rahmet etmesi için dua buyur. 

Mansûr b. Ammâr (k.s.) bu yolda niyazda bulundu. Köle eve dönünce efendisi:

– Nerede kaldın ve ne getirdin, diye sordu. O da:
– Mansûr b. Ammâr’ın (k.s.) meclisinde idim, o 4 akçe ile dört dua satın aldım, dedi. Efendisi:
– Ne duası, diye sorunca köle durumu hikaye etti. O vakit efendisi:
– Sana hürriyetini bağışladım, bir daha hiç içki içmemek için Allah’a tövbe ettim, o 4 akçeye bedel olmak üzere sana 400 akçe verdim. Geriye kalan dördüncü dileğin de benimle alakası yok, ben elimden geleni yaptım, dedi.

Efendisi, o gece rüyasında, hâtiften gelen bir sesin şunları söylediğini işitti:
– Sen, âciz bir kul iken elinden geleni yaptın, biz de bize havale ettiğin şeyi yaparak sana da, kölene de, Mansûr’a da, o mecliste bulunanlara da rahmet ettik.”

***

Allah-ü Teâlâ da Kur’an-ı Azîmü’ş-şân’da şöyle buyuruyor: “De ki: Rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa?”¹

Kaynak:
– Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l Evliyâ – Semerkand Yayınları, 2015
¹Furkan Sûresi, 77. ayet